Kars platosunda arıcılık yapan Ali Yağışan, üretim anlayışını “Arıların dünyasına karışmamak” şeklinde özetliyor. Ona göre arıların temel görevi sadece bal üretmek değil, aynı zamanda doğanın devamlılığını sağlamaktır.

Arılar, yavrularını beslemek için polen ve nektar toplarken gün boyunca aynı tür çiçeklere konuyor. Bu süreçte çiçekten çiçeğe taşınan polenler sayesinde döllenme gerçekleşiyor ve doğa döngüsü sürüyor. Ali Yağışan, bu hassas döngüye müdahale edilmemesi gerektiğini belirtiyor.

İlkbaharda arılarını Iğdır Ovası’nda (850 rakım) güçlendiren Yağışan, bal sezonu başladığında haziranın ilk haftasında Kars platolarına göç ediyor. Arılarını 1400, 1600, 1750 ve 2500 rakımlı yaylalara taşıyarak doğal çiçek örtüsünden en yüksek verimi almalarını sağlıyor.

“Benim işim arıları çiçeklerin olduğu yere taşımak, sonrası onların işi” diyen Yağışan, arılarla arasında bir iş bölümü olduğunu ifade ediyor. Arıların tamamen doğal ortamda topladıkları nektarı kovanlarına taşıdığını ve kendisinin bu sürece müdahale etmediğini söylüyor.

Ağustosun ilk haftasında hasat edilen ballar hiçbir işlem görmeden, sadece süzme makinelerinde süzülerek tüketiciye ulaştırılıyor. Yağışan’a göre balın kalitesi, doğaya ve arılara duyulan saygıdan kaynaklanıyor.

“Günümüzde doğal kalan ne var?” diye soran Ali Yağışan, gıdaların insan eliyle bozulduğunu ve insanların farkında olmadan sağlıksız ürünler tükettiğini belirtiyor. Kendi üretim anlayışını bu döngünün dışında tutmaya çalıştığını ifade ediyor.

Arıların sadece bal üretmediğine de dikkat çeken Yağışan, propolisin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, polenin güçlü bir protein kaynağı olduğunu, perganın ise özellikle kanser tedavisi gören hastalarda bağışıklığı desteklediğini söylüyor.

“Biz arılara bunu öğretmiyoruz, onlar zaten usta” diyen Ali Yağışan, arıların dünyasına saygı duydukça onlardan çok şey öğrendiğini ve üretilen arı ürünlerinin şifa niyetiyle insanlara ulaşmasının en büyük mutluluğu olduğunu vurguluyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı