Mamografiden Ultrasonografi ve MR'a: Meme Kanserinde Erken Tanı ve Kişiye Özel Tarama

Prof. Dr. Erkin Arıbal, meme kanserinde erken tanının yaşam süresi ve kalitesini artırdığını, kişiye özel tarama programlarının önemini vurguluyor.

SAĞLIK - 22-10-2025 11:01

Prof. Dr. Erkin Arıbal, gelişmiş ülkelerde mamografi taramaları ve farkındalık kampanyaları sayesinde son 40 yılda meme kanserine bağlı ölümlerin %40 oranında azaldığını belirtiyor. Erken tanının sadece yaşam süresini değil, yaşam kalitesini de artırdığını, daha az agresif tedaviyle daha kısa sürede iyileşme sağlandığını ifade ediyor.

Türkiye’de de durum benzer; her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor ve yılda yaklaşık 25 bin yeni vaka tanısı konuyor. Türkiye’de meme kanseri tanısı ortalama 10 yıl daha erken yaşta konuyor ve vakaların yaklaşık %40’ı 40-49 yaş arasında görülüyor. Bu nedenle mamografi taramaları 40 yaşında başlatılıyor.

Son yıllarda yapılan tarama programları ve farkındalık çalışmaları sayesinde erken tanı oranı hızla yükseldi. 10 yıl önce hastaların çoğu ileri evrede tanı alırken, bugün %70’ten fazlası erken evrede saptanıyor. Prof. Dr. Arıbal, kadınların meme muayenesinden çekinmemesi gerektiğini, bunun utanılacak değil, yaşam kurtaran bir alışkanlık olduğunu vurguluyor.

Kendi kendine meme muayenesinin önemi de belirtiliyor; hastalara öğretilse de erken tümör yakalama açısından tek başına yeterli değil. Düzenli olarak yılda bir veya daha sık tarama yaptırmak esas. Ancak vücudu tanımak ve değişiklikleri fark etmek açısından kendi kendine muayene faydalı.

Risk Haritasıyla Kişiye Özel Tarama

Her kadının meme yapısı ve risk profili farklı olduğundan, tarama programları kişiye özel planlanıyor. Ailede meme veya prostat kanseri öyküsü olanlarda risk artıyor. Genetik yatkınlığı olanlarda tarama 25 yaşında başlıyor. Örneğin annesi 35 yaşında meme kanseri olan bir kadın, taramaya 25 yaşında başlamalı. Risk haritası çıkarılarak uygun tarama programları oluşturuluyor.

Mamografinin erken tanıda çok önemli olduğu ancak radyasyon endişesi nedeniyle çekinme yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Arıbal, mamografi radyasyonunun çok düşük olduğunu, uçak yolculuğunda alınandan bile az olduğunu belirtiyor ve yanlış algıların terk edilmesi gerektiğini söylüyor.

Ameliyat Öncesi Biyopsi Şart

Tanı sonrası tedavi planlamasında biyopsinin zorunlu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arıbal, biyopsinin lokal anesteziyle güvenli şekilde yapıldığını ve tümörün türü, evresi ile tedaviye yanıtını belirlemede kritik olduğunu ifade ediyor. Biyopsisiz meme ameliyatının artık kabul görmediğini belirtiyor.

Meme kanseri tedavisinde de önemli gelişmeler yaşanıyor. Tedaviler artık daha etkili, kişiye özel, hedefe yönelik ve estetik açıdan koruyucu. 1980’lerde tüm meme dokusu alınırken, günümüzde çoğunlukla sadece tümör çıkarılıyor ve rekonstrüksiyonla meme görünümü korunuyor. Akıllı ilaçlar sadece tümöre etki ederken, sağlıklı dokulara zarar vermiyor. Radyoterapi de sadece hedef bölgeye uygulanıyor. Bu sayede hastalara daha etkili ve yan etkisi az tedaviler sunulabiliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Günün Diğer Haberleri